İkinci Şans / Robyn Schneider | Kitap Yorumu

04:21




Kitap Adı: İkinci Şans
Yazarı: Robyn Schneider
Sayfa Sayısı: 336
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Puanım: 4,5/5
Goodreads Puanı: 4/5

Arka Kapak:

En ölümcül virüs bile umut ve aşk karşısında yenik düşer. Çünkü ikinci şanslar bunu gerektirir.

Derslerinde son derece başarılı olan Lane, on yedi yaşına geldiğinde kendini, tedavi edilemeyen tüberkülozdan mustarip halde, Latham Yurdu sanatoryumundaki gençlerin arasında bulur. Yarı hastane yarı yatılı okul olan Latham, katı kurallar ve kafa karıştırıcı uygulamalarla doludur; öğrencilerin kahvaltıyı kaçırınca ceza almaları, Fransızca dersinden çakmalarından daha kolaydır.

Lane çocukluğundan tanıdığı utangaç ve yalnız Sadie'yle Latham'da karşılaştığında, belalı bir arkadaş grubuna katılmış olan genç kızın esprili, korkusuz ve son derece ilgi çekici bir karaktere büründüğünü şaşkınlıkla fark eder. Zaman geçtikçe Lane de Sadie'nin grubunun bir parçası haline gelir. İki genç sonunda hastalıklarının aslında sadece bir başlangıç olduğunu; hastalığın insanın gerçek kişiliğini belirlemediğini ve aşkın, onun ilacı olduğunu keşfedecektir.
 





Latham Yurdu'nda, olasılık dışı görünen mucizelere inanmamız isteniyordu. İkinci şanslara inanmamız. Her sabah bütün ihtimallerin gerçek olacağını umarak uyanıyorduk.
Fakat ihtimallerin böyle bir özelliği vardı. Bir zarı iki kere attığınızda iki farklı sonuç beklerdiniz. Ancak durum bu şekilde işlemiyordu.

🍁

Okumaya başladığım an kitabın ana karakterinin, Lane'in, kız olduğunu düşünüyordum. Bunun nedeni de tabii çok sık karşılaşmadığım için bir erkek karakterin gözüyle olan anlatıma, o yüzden. Ama tabii elbette diğer ana karakterin de kız olduğunu görüp onun anlatımının da yer alması beni sevindirdi. Kitabın anlatımı kesinlikle çok akıcıydı ve sürükleyiciydi. Nedense hastane ve bir hastalık konulu kitapları şu ara çok okuyorum, ki bunun nedeni kesinlikle bu türde okumayı seçtiğimden ötürü değil, konularına bakmadan açıyorum kitapları çoğunlukla ve bu da şaşırtıcı derecede bu tarz konularda denk geliyor bana.
Kitabın konusu tüberküloz hastalığı ile ilgiliydi ama buradaki hastalığın tanımının hayal ürünü olması beni şaşırtmadı değil, çünkü ciddi anlamda bunun gerçek olduğunu düşünüyordum. Ve sonradan bu hastalığa dair ilaç bulunduğunu öğrenince içim ister istemez rahatladı.
Lane, Sadie, Nick, Charlie ve diğerlerinin kaldığı yarı okul yarı hastane olan Latham Yurdu da çok ilginçti. 
Olayların bu taraftan akış yönü de çok karmaşık taraflara gitti ve benim yönümden hiç beklemediğim olaylarla yüz yüze geldim kitapta. Latham Yurdu'ndan arada yaptıkları kaçamakları Lane kadar o satırları bende tereddütlü ve endişe içinde okudum. Bir şey olacak mı, hastalıkları hadi kötüye giderse, ya da birilerine bu hastalığı bulaştırabilirler mi ki acaba korkusuyla o kaçamaklarına şahitlik ettim.
Sadie'nin Lane'i gördüğü andaki tereddütünün, utancının asıl nedenini ve Lane'in bu duruma verdiği tepkiyi okuduğumda bir klişe mi geliyor acaba korkusu vardı içimde, ama kurgunun olayı bambaşka yerlere taşımasıyla oluşturduğu bu güzelleme beni klişelikten uzağa taşıyarak tamamen etkiledi.
Kitabın kurgusunu, kurgunun işleyişini, -ki her ne kadar o sonda kafam karışık bir şekilde bomboş kalsam da olağan bir sondu, belki de bu kitaba yakışır bir sondu- karakterleri, anlatım tarzını çok beğendim. Kitabı kesinlikle tavsiye ederim.






You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images