Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali | Kitap Yorumu

05:30




Kitap Adı: Kuyucaklı Yusuf
Yazarı: Sabahattin Ali
Sayfa Sayısı: 222
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Puanım: 4/5
Goodreads Puanı: 4,16/5

Arka Kapak:

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yasadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.





🍁

Kürk Mantolu Madonna'yı çok severek okuduğumu söylemek istiyorum, ama Sabahattin Ali'nin bu kitabında çok daha farklı bir tarz çok daha farklı bir tat yakaladım. Ve bunu sevdim mi, sevdim açıkçası. Özellikle de Kuyucaklı Yusuf karakterini sevdim, olduğu karakteri sevdim, her ne kadar Sabahattin Ali, onun karakterini tam tahlilleriyle ortaya atmamış olsa da. Muazzez karakteri ise bir muallaktı benim için, neden bilmiyorum. Sonlara doğru kaderin cilvesi gibi birden olaylara boyun eğişi beni delirtti de açıkçası. Annesinin götürdüğü yerden giden bir karakter gibiydi gözümde, ne olursa olsun. Yani bu kitapta pasif geldi Muazzez karakteri bana. Ardından olayların gelişmesiyle birlikte nedense bunların zaten olacağını sezmiş bir ifadeyle okudum, ama kitap kendini yine de okutturuyor mu, kesinlikle okutturuyor. Kaymakam Salâhattin Bey'in, olan olaylardan sonra Yusuf'u direkt evladı olarak kabul etmesi ve kızı Muazzez'i gözü kapalı ona emanet ediyor olması ise çok ayrı bir mevzuydu benim için. Hele ki şu sahne beni duraklattı öylece. Hani kız ağlıyordu, adam da kimi istiyorsun, diye sormuştu. En sonunda kimi istiyorum, anladın mı deyişi... Ardından "Anladım!" cevabının hazin hüznü...
Ben açıkçası kitabı beğeniyle bitirdim. Ama yine de okurken bir karşılaştırma yapmadan duramadım, çünkü Kürk Mantolu Madonna'yı gerçekten çok beğenerek okumuştum. 
Tabii kitabın içinde, Sabahattin Ali'nin sunduğu durumlar da vardı. Mesela, insanların bencilliklerini, kinlerini ve hırslarını kitabında güzel yansıttığını düşünüyorum. Kuyucaklı Yusuf'u ise ayrı yansıttığı düşüncesi içerisindeyim. Onun sevgisini ve sırf saygısından ve utancından ötürü sevgisini gösteremeyişi, ardından bu sevgisiyle yaptıkları... Tam bir tadında olmasa da, güzeldi açıkçası. Ben de hâlâ Kübra'yla olan mevzularını merak ediyordum ki kitap bitti. Yarım kalmış gibi oldum kitap bitince.
Bence okunmaya değer bir eser daha, Sabahattin Ali'den. Tabii ben okumak için geç kaldım ama eğer okumayan varsa aranızda, tavsiyem size olsun o zaman.






İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Ya Rabbi, ne kadar yalnızdı...


Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var...

You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images