Duyguların Rengi / Kathryn Stockett | Kitap Yorumu

22:11






Kitap Adı: Duyguların Rengi
Yazarı: Kathryn Stockett
Orijinal Adı: The Help
Sayfa Sayısı: 576
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Puanım: 5/5
Goodreads Puanı: 4,45/5

Arka Kapak/Konusu:

Renkler farklı olsa da duygular hep aynıdır. Farklı renkteki ellerin birleştiği bu romanda yer alan kadınları unutamayacaksınız.

Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara, beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem.

Skeeter, Aibleen ve Minny... Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu.

On yedinci beyaz çocuğunu büyüten ve kendi oğlunun trajik ölümünün neden olduğu yaraları iyileştirmeye çalışan Aibleen, aşçılıktaki başarısı da en az dilinin sivriliği kadar dillerden düşmeyen Minny ve üniversiteden dönüp onu büyüten biricik hizmetçisinin neden evlerinden ayrıldığını anlamaya çalışan Bayan Skeeter. Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikâyesidir.






Hafifçe başını salladı. "Aibileen, içerde geçen konuşma... Hilly'nin konuşmasını kastediyorum..."
Elime bir kahve fincanı alarak bezimle iyice kurulamaya başladım.
"Bir şeyleri... değiştirmeyi istedin mi hiç?" diye sordu.
Ve ben de kendimi tutamadım. Ona doğru baktım. Çünkü bu duyduğum en aptalca sorulardan biriydi. Yüzünde şaşkın, iğrenmiş bir ifade vardı, sanki kahvesine şeker yerine tuz koymuştu.
Tekrar bulaşığa döndüm, böylece gözlerimi devirdiğimi görmedi. "Hayır efendim, her şey gayet iyi." 

🍁

Şahaneydi tek kelimeyle! O kadar başarılı bir şekilde sunulmuş ki verilmek istenen konu karşıya, yani bizlere, gerçekten çok etkilendim ve çok beğendim. Kitabı elime almadan önce ne bekliyordum bilmiyorum, ama beklediğim her neyse bu olmadığına eminim. Yalnız beklemediğim ve beni şaşırtan da beni içine çeken bu şahane anlatımı ve kurgusu oldu zira.  Konusuna bakmadan okumaya başlamıştım, iyi ki de bakmadan okumuşum diyorum. Çok etkileyiciydi. Kitapta ırkçlık konusu işlenmişti, ama bu kadar başarılı olacağını tahmin edemezdim, beni öyle bir alıp alıp götürdü ki... Olanları bir Aibileen'in penceresinden gördüm, bir Minny'nin, bir Skeeter'ın... Kitabın sonundaki yazardan olan notta, yazarın "düzgün bir şekilde anlatamamaktan korktum" sözünü okurken dedim ki, gayet de düzgün anlatmışsın, hatta şöyle ki, anlatılmak istenen karşı tarafa sayende çoktan ulaşmıştır bile... Yazarın anlatım diline ise hayran kalmamak elde değil. Bu kitap hakkında her şeyi çok sevdim ben. Konuyu derinlemesine çok güzel işlemiş yazar kesinlikle. Olayları öyle bir merakla okudum ki, anlatamam. Bazı olaylarda nefesimi tuttum. Gerçekten beni çok heyecanlandırdı, hele de Minny'nin bir sahnesinde kalpten gideceğimi sandım resmen. Minny benim kitaptaki favori karakterimdi, net. Davranışları falan çok hoşuma gitti her seferinde ne yaparsa yapsın, Hilly'ye yaptığı o "Korkunç Felaket" neydi aşırı merak ediyordum, sonra öğrenmemle gülsem mi n'apsam bilemedim. Minny'yi neden bu kadar çok sevdiğimi anlamış oldum da o yaptığını öğrendiğimde.
Skeeter ise o kadar kalpten biriydi ki, başta diğerleri gibi olmadığını zaten bir nebze anlamıştım, sonra da bu pekişti. Kendisini ve Aibileen, Minny gibi diğerlerini attığı risk bence her şeye değerdi. Bunun için çok yakın olduğu arkadaşlarını kaybetmek uğrunda olsa dahi... Bir yandan bazı durumlarda çok saf biriydi, her şeye yeniden bakıyordu sanki Aibileen ve Minny gibilerine olanları öğrendikten sonra. Dünyaya yeniden gözlerini açıyordu sanki. 
Elizabeth'in ise Mae Mobley'e ne zaman düzgünce gerçekten evladıymış gibi davranacağını kitap boyunca merak ede ede okudum. Mae Mobley ise çok akıllı bir kızdı, onu okudukça ve anladıkça Aibileen'in onu yetiştirdiği belli oluyordu. Kitap konusu ise, çok başka bir mevzu. Sonunda olanları düşündükçe bir yandan içim ürperiyor, bir yandan da heyecanlanmama sebep oluyor. Olay örgüsü tamamen rayında işledi, aralarda Minny'nin ağzından, Skeeter'ın ağzından, Aibileen'in ağzından okuyor olmak hiç sıkmadı, zaten olayların gidişatı öyle bir raddedeydi ki soluksuz okudum diyebilirim. Şimdi ne olacak diye diye sonuna kadar bir merak içerisindeydim. Özellikle şu Hilly'nin ne zaman akıllanacağı tamamen bir merak konusuydu benim için. Banyo mevzusunu çıkardığında nasıl şok olduğumu ve nasıl okuyacağımı bilemediğimi anlatamam. Ona göre eve gelen yardımcı evin kendi banyosunu/lavabosunu kullanamaz, çünkü mikrop kapılabilir. Bu yüzden bahçeye düşük masraflı uyduruktan bir banyo yapılması projesini başlatmasını okurken sinirden nasıl okuduğumu bilemedim açıkçası. Teni siyahi renginde olanlara yapılan bunlar aslında yapıldı, yaşandı bunlar bir şekilde bir yerlerde. Bunu düşünmek dahi midemi bulandırıyor, insanlığın iğrençliğinden ötürü. Sırf siyahi diye öldürülen, durduk yere işkence gören o insanları okudukça sinirlerim bozuldu. Hele de Aibileen, Minny gibi yardımcı olarak çalışan insanlar...
Peki kitabın sonunda istediğime kavuştum mu, bitirdikten sonra bir tereddüt de yaşamış olsam aslında evet istediğim ve beklediğim bir sondu bu. Çok güzel ve öğretici, nasihat edici bir kurgu bana kalırsa. Benim isteğim herkesin okumasıdır bu kitabı.




















You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images