Ruhunu Haramdan Sakın / Merve Özcan | Kitap Yorumu

14:11


Kitabın Adı: Ruhunu Haramdan Sakın (Gözlerini Haramdan Sakın #3)
Yazarı: Merve Özcan
Sayfa Sayısı: 352
Yayınevi: Portakal Kitap
Puanım: 5/5
Goodreads Puanı: 4.4/5

Arka Kapak:

Gözlerini Haramdan Sakın'la başlayıp Yüreğini Haramdan Sakın'la devam eden rüzgâr, Ömer ve Betül'ün adımlarıyla bir kez daha yön buluyor.
...
"Sular dingindi, güneş hafif hafif yüzeyine vurup küçük ışıltılarla aydınlatıyordu bizi. Fakat bu sakin yüzey bize gerçek huzuru mu getiriyordu, yoksa yalnızca altında kopan karmaşayı mı gizliyordu bilemiyorduk.
Ömer gözlerini sakınmıştı haramdan, sonra yüreklerimiz... Onları korumak için çırpınmıştık onun okyanusunda. Şimdi ise ruhlarımızı savunup onlara tutunmalıydım. Tutunmalı ve bu sularda, bu dalgaların arasında hayatta kalmak için attığımız kulaçların arasında kaybolmalarına izin vermeliydim."





Bakışlarındaki kıvılcım göğsüme sıçradığında, derin bir kızıllığın gözlerinin beyazına yerleştiğini gördüm. Dünyanın en muazzam kelimesini telaffuz eder gibi, "Betül..." dedi ve ben o an hayatımda belki de sayılı görebileceğim bir sahneye tanıklık ettim. Takındığı tüm sert duruşu, kalkanları bir bir indi; kirpik dipleri nemliydi. Dolan gözlerinde birikmiş yaşın tutuşmuş harelerini nasıl ateşlediğini izledim, o ateşin nasıl göğsümün orta yerine sıçrayıp onun kirpiklerinden akmayan yaşların çoktan benim yanaklarımı ıslattığını... 


🍁

Bu kitap, bu seri benim için öyle anlamlar içeriyor ki... Ve gerçekten çok ayrı bir yerde içimde.
Ömer karakteri ise, onun gibi birini daha önce hiç okumadım. Ama bu kitapta Merve'nin yazdıklarıyla öyle bir karakter tanıdım ki, geldi ve yüreğime kondu. Zira izin almasına gerek dahi yoktu, çünkü zaten o kapı ona daima açık olacaktı. Dualarımızın değiştiği dahi oldu, kızlarla aramızda, "Ömer gibi biri, amin!" söyleyişlerimiz kulaklarımda çınlıyor hâlâ. Aklıma şimdi birden, bölüm gelmesi için sabırsız bekleyişlerim geldi. Bölüm bekleyişlerimizin olduğu vakitler gerçekten güzeldi. Ve şimdi elimde tuttuğum son kitabıyla seriye, Ömer'e, Betül'e, Fatma Teyze'ye, Hatice Teyze'ye, Kutay'a, Kübra'ya, Emre'ye ve her birine veda etmemiz gerektiği söyleniyor. Ama ben buna inanmıyorum. Elbet seri bitmiş olabilir, ama hâlâ Ömer bir yerlerde Betül'üyle yaşamakta. Bizim ise kimseyi öyle kolay kolay almayacağımız kalbimize kurulmuşlar.





Bu kitapta şunu fark ettim ki, kitaptaki karakterlere bir kitap karakteri gözüyle bakamadım hiçbir zaman. Sanki gerçekten de varmışlar gibi, sanki onların en yakınları ya da bir komşuları gibi hem yakın hem uzak olarak onları izledim gibi... Kesinlikle bir karakterden daha fazlasıydılar hep benim için. Gerçekten yaşadılar benim içimde. Ömer'in her bir satıra ayak basmasıyla birlikte onu heyecanla beklediğimi ve kendini olmadığı zamanlarda ne kadar özlettiğini fark ettim. Betül ile olan bağlarını okurken gözümde o sevimlilikleri, güzellikleri canlandı hep. Ben onları çok sevdim. Ve son sayfasına geldiğimde daha sayfa var mı diye kontrol ettim, "devam edecek" yazısını aradı gözlerim gerçeği bilsem de. Onları çok özleyeceğimi ve bir daha böyle karakterler, böylesine gerçek ve ruhumuza işleyen karakterler okuyamayacağıma emin oldum. Ve biliyorum ki, her fırsatını yakaladığımda post itlediğim yerleri açıp açıp onlarla özlemimi gidereceğim. Hatta belki aramızda özlem dahi olmayacak, çünkü her geceyi onları okumaya ayıracağım.
Ömer'in tamamen açılmış duyguları ise Merve Özcan'ın da dediği gibi, eğer zihninin içinden çıkıp karşısına dikilseydi, o kadar açtığı için yazara kızardı. Ama biz bunun için, Ömer'i daha iyi tanıyabilme şansını yakaladığımız için yazara minnettarız.



Bu son kitabında şunu da fark ettim ki, Betül de bir şeyler tam oturdu diye düşünüyorken aslında tam oturmamış olduğunu gördüm. Bir şeyler tam değildi hâlâ, eksik olanlar vardı. Bu eksikler de zaten Ömer ile tamamlanacaktı. Bir tane mantık hatası da yakaladım. Onun dışında Ömer'in de tek kötü bir huyu olduğunu düşünüyorum. O da hırsı, mesleğinde olan bu hırs. Bu hırsı yüzünden benim dahi gözüm hep arkada kaldı. Hadi bir şey olursa, diye diye okudum sürekli. Hatta en son, artık kesin bir şey olacak dedim. Ah Ömer... Okurken dahi beni hep korkuttu, hadi bir şey olursa, başına bir şey gelirse diye endişe tohumları ekti hep yüreğime. Bu kitapta ise çaresizliği takıldı asıl gözüme. Onun çaresizliği yüreğime işledi. İçten içe ne kadar empati kurmaya da çalışsam olmadı ve Betül'e kızdım, o çaresizliği Ömer'e yaşatmak zorunda kaldığı için.
Bu son kitabıyla güzel bir kapanış yaptığını düşünüyorum ben yazarın. Hayatın içinden getirdiği karakterler elbette, hayatın inceliklerini görüp yaşayacaklardı. Çünkü şöyle bir gerçek var, hiçbir zaman her şey düz ve güzel gidemez hayatta. İlla ki bir şeyler de ters gitmeli ki, imtihanda olduğumuzun bilincine varabilelim. Diğer türlü zaten her şey hayatımızda iyi olsaydı şayet, imtihanımızın yönü de belli olurdu. Ama bir zorluklarla karşılaştığında kulun ne yapacağı, bu zorlukla nasıl mücadele edeceği, nasıl karşılayacağı önemli asıl olay.
Bu seri benim gözbebeğim oldu.


Her şeyden önemlisi ise, Ömer'i, Betül'ü iyi ki tanıdım.

İyi ki hayatıma girdiler. İyi ki onları okuyabilme güzelliğini yaşadım...
 İyi ki'ler bende çok bu seri için. Bir iyi ki'm de yazar için.

İyi ki yazdın, iyi ki bu karakterleri zihninden kopup sayfalara bıraktın, iyi ki bu sayfalarda tanıdık seni, iyi ki varsın!

You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images