Fi / Azra Kohen | Kitap Yorumu
00:53
Kitap Adı: Fi (Üçleme #1)
Yazarı: Azra Kohen
Sayfa Sayısı: 600
Yayınevi: Destek Yayınları
Puanım: 2/5
Goodreads Puanı: 3/5
Arka Kapak:
Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.
Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.
Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.
Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
Aklımda gerçekten hiç yokken baktım ki okumaya başlamışım kitabı. İlk başta beni kesinlikle götürmedi kitap, gitmiyordu yani. Kurguyu anlamamıştım. Ve üstelik ben kitabı yabancı biri yazdı zannediyordum hep, neden bilmiyorum. Can karakteri dahil olunca direkt, Can? olmuş olabilirim bu yüzden. Sürekli dile getirilen bu kitabı ben de merak ediyordum, okudum sonra da merakımı boşa yordum. Kendisi için kişisel gelişim diye söz ediliyormuş. Bunu da kitabı okuduktan sonra öğreniyorum. Deniz'in yaptığı analizler, konuşmaları ve Duru dans ederken onun dans ederken bir amacının olup olmadığını sorgulaması, Duru'nun ise bir amacının olduğunu ya da olmadığını saptayamaması, Bilge'nin araştırmacı ruhu ve onunla ilgili düşünceleri, sözleri, ifadeleri ve daha kitabın içinde konuşan birçok filozof ruhlu karakterler... Aslında hepsi birden bir kişisel gelişim örneği olabilirdi, ama kurgu benim hoşuma gitmedi, yani amacının bir yere götürmediğini fark etmem geç olmadı. Yani tüm amaç Can'ın Duru'ya olan aşkı mıydı, ki ben buna aşk da demek istemiyorum, yapmadığı şey kalmadı bunun için. Elbette kitapta sadece bu dile getirilmiyor ama Can'ın bu bazen kendinden emin tavrı canımı sıkmadı değil, Duru'nun da keza öyle. Yaptıkları iş için bu hırsları da bir noktaya kadar anlaşılabilir, şu an yok mu böyle insanlar, elbet var. O noktada, emin değilim demeyeceğim çünkü eminim, Can karakterine uyuz oldum, hiç sevmedim. Duru'yu sevip sevmediğime emin olamadım başta, sonra sevdirdi gibi oldu kendini, ama yok onu da sevemedim. Aslına bakılırsa benim kitapta tek sevdiğim karakter Bilge oldu. Sonra ondan da emin olamadım. Kişisel gelişim kitabı diye o verdiğim örnekler için denmiş olabilir belki diyordum, ama ben ortada bir kişisel gelişim kitabı göremediğim için demeyeceğim. Çünkü bana göre değildi.
Kitapta herkesin bir söz üzerine dayattığı özlü filozofi sözler beni bunalttı, belki kişisel gelişim diye dayattığı bir şeydi yazarın bilemeyeceğim. Yani aslında bana kalırsa karakterler o kadar olağandışıydı ki, bir an nasıl bir kitap okuduğumu şaşırdım. Bir de sürekli bir ondan bir bundan anlatıyor olması da bende kafa karışıklığı oluşturdu. Sonradan alıştım belki ama, olaydan kopturuyor beni böyle olunca. Yani nerde kalmıştı bu karakter oluyorum. Başka bir kitapta olsa diğer karakterlerin de bakış açısını takip etmek hoşuma gidebilirdi, ama bu kahraman bakış açısıyla yazılmadığı için olacak belki de benim kafamın karışmasına sebep oldu.
Karakterler hakkında, hepsinin burnu havada bir tavrı olduğunu söyleyebilirim, hepsi bir filozoftu sanki. Bu yüzden bu olağandışılık onlara hoş gözüküyor olabilirdi ama bana değil. Gerçekçi gelmedi çünkü en başta.
Kitabı sevdim diyemem, yorumumdan da anlayacağınız üzere. Diyeceğim aslında şu ki, kitap bana hitap etmedi. Serinin devamını okur muyum okumaz mıyım hiçbir fikrim yok, ama eğer okursam da hemen okumayacağım bir gerçek.
Kadın bakışlarını karıştırdığı dergiden kaldırmadan, "Siz ne yaparsınız kafanızı dağıtmak için?" diye ilgisizce sordu. Bilge, "Bilmem, değişir... Kitap okurum," dedi kendi kendine gülerek.
Kadın, "Kafa dağıtmak için? Kitap daha çok yormaz mı insanı?" dediğinde, Bilge, "Yorulmak da kafanızın dağılmasına yarayabilir," diye cevap verdi.
Bilge gülüşmelerin dinmesini bekleyip, "En sevdiğiniz kelime nedir?" diye sordu. Can Manay, "Neden?" dedi. Bilge, Can Manay'ın suratına ne demek istediğini anlamak için dikkatle bakınca, Can açıkladı.
"En sevdiğim kelime 'neden'dir."
İzleyiciler gülerken Bilge, "En sevmediğiniz kelime nedir?" diye sordu. Can Manay gülerek, "Tanıdığım birinin adı, burada söyleyemem," dedi. İzleyiciler gülmeye başladıklarında cevap Bilge'nin de hoşuna gitmişti, kendi kendine yüksek sesle, "Birinin adı!" derken Can Manay kendisine göz kırptı. İlk defa gerçekten birlikte gülümsüyorlardı.
"Sanki daha önce tanışmışız gibi..." Duru sadece gülümseyip ne diyeceğini bilmediğini belirten bir mimik yapınca, hâlâ Duru'nun ince elini kendi elinin içinde tutan Can, gözlerini Duru'nunkilerden ayırmadan, "Bunu daha önce hiç kimseye söylememiştim, ne garip," dedi.
0 yorum