Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali | Kitap Yorumu
22:10
Kitap Adı: Kürk Mantolu Madonna
Yazarı: Sabahattin Ali
Sayfa Sayısı: 160
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Puanım: 5/5
Goodreads Puanı: 4.5/5
Arka Kapak:
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum 'Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.
Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.
Ne zamandır okumayı istediğim ve bir türlü kısmet olmayan kitaba sonunda dün başladım ve bitti. Aslında dün başlamıştım tam ve yarısına gelmiştim, bir tanıdığımızın kızının ögretmeni okumasını söylediği kitaplardan biri olunca benim de elimde olunca vermek durumunda kaldım, ama kaleminin çekiciliği sayesinde kitabı merak etmekten kendimi alamadığım için de hemen ekitap olarak okumaya devam ettim. Sabahattin Ali'nin kalemiyle tanışmak bu önemli kitabıyla birlikte olduğu için ayrı bir mutluyum. Sabahattin Ali'nin kalemine, kelimelerle oynayışına, cümlelerinin o etkileyici güzelliğine tutulmamak elde değildi sanırım. O kadar çok beğendim ki, methedildiğinin belki de fazlasını bulmuş olabilirim bu kitapta. İçi o kadar değerli cümleleriyle bezenmiş ki, okudukça insanın okuyası geliyor. Gerçekten çok etkileyici bir kalemi olduğunu söyleyebilirim. Tam bir şiir edasındaydı konuşmalar, bana öyle geldi en azından. Raif'in duygu selini, Maria'nın bu anlaşılmaz tavırlarını hepsini yaşayarak okumuş gibiyim. Sanki bunların hepsi hemen dibimde olmuş bitmiş gibi. Raif karakteri öyle bir karakter ki, gerçekten içi dolu bir karakter. Boş değil kesinlikle. Maria ise sözleriyle bazen çelişen hareketleri olsa da bunun neye dayandığını anlayabilmiş olmak güzeldi. Kitaba başladığımda bu kadar beğeneceğimi düşünmüyordum, ama daha başlar başlamaz kitabın beni kendine çekmesi ve bırakmaması bende okuma isteğini artırdı. Kitaba dair merakım kitabı okudukça arttı. Sabahattin Ali'nin öyle cümleleri var ki, insanı okudukça okutturuyor. Çok etkileyici bir anlatıma sahip olduğunu düşünüyorum, bu da okuyucu ciddi anlamda çeken bir unsur. Çok beğenerek okudum kitabı, her hâliyle güzeldi. Neden bu kadar beklettiğim konusunda hiçbir fikrim yok, ama demek ki zamanı buymuş. Klasikler arasında önemli bir klasik. Kürk Mantolu Madonna, gerçekten okunulması gereken bir eser.
"Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
"Ne gibi?"
"Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..."
"Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
"Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
"Bir saatten beri!"
Sesim heyecandan titriyordu. O bunu şikâyet zannederek, yarı şaka bir sitem ile:
"Kendi kabahatiniz, beyim" dedi. "Ben sizi bir buçuk saatten beri bekliyorum. Evin önüne gelmeyerek bu şairane manzarayı tercih ettiğinizi biraz evvel, tesadüfen fark ettim!"
Demek beni beklemişti. Demek ben onun için ehemmiyeti olan bir insandım.
İçimde bütün bir dünyayı sevecek kadar çok muhabbet bulunduğunu hissediyor ve bunu nihayet bir yere sarf edebildiğim için kendimi mesut sayıyordum.
"Maria" diye fısıldadım. "Nasıl oluyor da bir insan diğer bir insanı bu kadar çok mesut edebiliyor?.. İnsanın içinde ne müthiş kuvvetlerin saklı olması lazım!"
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
İnsanlara kızmama imkân yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi? İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkân yoktu; çünkü en inandığım, en güvendiğim insanda aldanmıştım. Başkalarına emniyet edebilir miydim?
Ev halkı bugün erkenden, hep beraber gezmeye gittiler.
Ben keyifsizliğimi bahane ederek evde kaldım. Sabahtan beri bunları yazıyorum. Ortalık kararmaya başladı. Hâlâ gelmediler. Fakat birazdan gülüşüp bağrışarak sökün ederler. Benim bunlarla münasebetim nedir? Aradaki bütün bağlar, ruhlar beraber olmadıktan sonra, ne ifade ederler? Senelerden beri hiç kimseye bir tek kelime söylemedim. Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım. Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?
0 yorum