Gözlerini Haramdan Sakın / Merve Özcan | Kitap Yorumu

03:10


Kitabın Adı: Gözlerini Haramdan Sakın (Gözlerini Haramdan Sakın #1)
Yazarı: Merve Özcan
Sayfa Sayısı: 504
Yayınevi: Portakal Kitap
Puanım: 5/5
Goodreads Puanı: 4.5/5

Arka Kapak:

Aşk, polisiye, imkânsızlıklar...
İnandığı değerlere sadık kalmaya çalışan yakışıklı bir polis ve onun aksine rahat bir hayat tarzına sahip güzel bir kız; Ömer ve Betül...
Biri işine, ailesine ve değerlerine sadakatle bağlı, kendi küçük ve muhafazakâr dünyasında mutlu...
Diğeri ailesi sürekli seyahatlerde olduğu için yalnız; bütün hayatı eğlenmek, gezmek, arkadaşlarıyla vakit geçirmek olan bir hayalperest...
İki farklı dünya, iki farklı insan; yolları pek de hoş olmayan bir şekilde kesişiyor. Betül hem Ömer'i ve sert mizacını anlamaya ve bir şekilde de onun farklı dünyasına girmeye çalışırken, hem de kendi hayat tarzını, aile ilişkilerini ve gerçek arkadaşlığı sorguluyor.
Ve Betül'ün tek taraflı ilerleyen bu ilgisi, Ömer'in "Benden uzak dur," ihtarlarına uymayıp bir çatışmanın ortasında hedef noktası olmasına zemin hazırlığındaysa artık her şey için çok geç olyor.
Peki ailesine, farklı yaşam tarzlarına ve yaşadıkları tüm zorluklara rağmen Betül'ün aşkı mutlu sona erecek mi?
Eğlenceli bir dil, heyecanlı bir bekleyiş ve tüm imkânsızlığına rağmen yoğun bir aşk hikâyesi...



Bu kitabın değerini size anlatmakla bitiremem, kelimelerime de çok fazla güvenemiyorum bu konuda yeterli kalabilecekler mi kalamayacaklar mı diye. Ama şunu söyleyebilirim ki, çıkış tarihini nasıl sabırsızlıkla beklediğimi bir ben biliyorum.
Wattpad aracılığıyla böyle nefis bir kurguya sahip kitabın sayfalarına rastgelmek ve okumaktan vazgeçememek...
Üstelik benim Wattpad'de okuduğum ilk İslami bir kitaptı, bu yüzden de yerinin ayrı olduğunu belirtmek istiyorum. Zaten ondan sonra gelen kitapların bende hiçbir tadı olmadı, Gözlerini Haramdan Sakın'ı okuduktan sonra diğerlerinde böylesine bir tadı bulamadım, bulamıyorum da hâlâ...
Bu kitaba da devamlılığım, arka kapak yazısında da belirtildiği gibiydi aslında, eğlenceli olan dili. Öyle bir sürükleyici etkisine sahip ki kitap, Merve Özcan'a olan hayranlığımı kat be kat artıran unsurdur bu.
Özellikle de kitabın üçüncü bölümünde öyle bir sahne var ki, benim yerlere yatarak gülmeme sebep olan sahne. Ki gerçekten de böyle bir şey beklemediğimden ötürü, önce bir şöyle bakmış olduğumu çok net hatırlıyorum. Sonra da güle güle bir hâl olduğumu da...
O sahneyi sizinle de paylaşmak isterim:

"Şey, kartın var mı?" dedim başarısız bilmem kaçıncı girişimimden birini yaparak.
Alaylı bakışları belli belirsiz bir şaşkınlığa dönerken yanaklarıma pompalanan kanın ısısını kulaklarımda hissediyordum. Birkaç saniye içinde öyle bir kahkaha attı ki kırılan gururumla burayı koşarak terk etmem gerekirken, şu saniyeden sonra buradan gitmemek için gerekirse suç bile işleyebilecek bir hâle geldim! Erkeksi sesi odada yankılanırken büyülenmişçesine onu izliyordum. Üzerimde böyle bir etkiye sahip olması gerçekten hoş değildi. Ömer tek kaşını kaldırdı:
"Kendini ihbar etmek için mi istiyorsun?"
Benimle dalga geçmesi gerçekten onuruma dokunmuştu. Bugüne kadar kimse tarafından reddedilmemiştim. Aslına bakılırsa hakkında konuşabileceğim kadar aktif bir aşk hayatına sahip değildim ama yine de reddedildiğim de olmamıştı. Fakat şu an yalnızca reddedilmiyor, yanı sıra kendimi umarsızca rezil ediyordum.
Kafasını sağ tarafa çevirdiğinde bir şeyler aramaya başladı. Ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da bakışlarım onun her hareketini izliyordu. Biçimli yüzü kemikli bir yapıya sahipti. Burnu hafif kemerliydi ve bu durum yüzüne bambaşka bir hava katıyordu. Birbirine karışmış saçlarından birkaç tutam alnına düşmüştü. Dudaklarını birbirine bastırmış ve düz bir çizgi hâline getirmişti. Kirli sakalı tüm bu görüntünün son noktasıydı.
Sonunda bir kalem çıkardı ve boş bir not kâğıdı alıp bir şeyler yazmaya başladı. Gerçekten mi? Numarasını gerçekten veriyor muydu? Kalbimin atışları Ömer'e takılıp teklerken yanaklarımı şişirip nefesimi tuttum. En azından o kâğıdı alana kadar yaşamak istiyordum!
Kağıdı bana uzatırken ellerimdeki titremeyi kontrol etmeye çalıştım fakat çoğu konuda olduğu gibi bunda da pek becerikli olduğum söylenemezdi. Ömer'e içten bir gülümseme gönderdim ve içimdeki küçük canavarla sevinç nidası atarken kâğıttaki numaraya baktım.
"155"

İşte tam da bu noktada bende ipler kopmuştu, Ömer'in numarasını vermeyeceğini zaten biliyordum ama böyle bir şey de aklımın ucundan geçmemişti doğrusu. Ah Ömer... Betül'ün de dediği gibi; O Ömer'di... Bakışlarına kelimeler, gülüşüne akşamüstü esintisi sığdıran adam.
Tabii bir de kalbimizi ortadan feth eden adam da oluyor kendisi.

Bu arada kitapta bir yer vardı ki, Hatice Teyze'nin Ömer'e ait bir hatırayı dillendirmesi, ona bayılmıştım kesinlikle ya. Çok hoşuma gitmişti. Alıntıyı buraya yazmayacağım, biraz uzun olduğundan.

Kitabın benim asıl sevdiğim yönü de aslında Betül'ün dikkatini direkt Ömer çekmiş olabilirdi, ancak asıl dikkatini çeken şey onun dinine olan bağlılığı, sadakati, teslimiyeti olmuştu. Ömer'e sevgisi de aslında buradan kaynaklanıyordu. O yüzden bu normal bir imkânsız aşk kitabı değil. Asıl Betül'ün inandığı değerlere sadık kalmaya çalışan adama aşık olmasıydı. Normal bir adama değil. Bu nedenle de kitap bana göre diğer kitaplardan böylece ayrılıyor.

İlk kitabının yeri bende gerçekten çok ayrı, o ilk kez okuduğum zamanlar geliyor aklıma ve kurguya nasıl bayıldığımı ve bölüm geldiği gibi hemen telefona nasıl sarıldığımı hatırlıyorum. Bunu bize geçiren de asıl marifet, bu yüzden asıl teşekkürü Merve Özcan'a ediyorum. Onun sayesinde, böyle bir adam tanıdık. Karakter diyemiyorum ben Ömer'e, çünkü o bizim öyle içimizden biri gibi geliyor ki bana. O yüzden onu bir karakter kalıbına sokmak ona gerçekten haksızlık yaptığımı gösteriyor gibi düşünüyorum. O benim için kalbimi feth eden adam olarak kalacak galiba.
O zamanki heyecanımı, bölüm gelsin de bekleyişlerimi, bölüm geldiği zaman da bölüm ile ilgili birileriyle konuşma ihtiyacımı... Hepsini çok net hatırlıyorum ki hâlâ bazen kitabı yeniden yeniden okuduğum zaman birileriyle paylaşasım geliyor. Yalnızca ben değil, herkesin Ömer'i tanımasını istiyorum. Elbet, ayıramıyorum da bazen ama bazen de gerçekten tanınması gerektiği yönünde kararlı hissediyorum. Çünkü daha önce böyle bir adam gelip geçmedi kitap sayfalarının içinden.
Bu yüzden bu kitabı hatta bu seriyi okuyun, okutturun. Sizden tek ricam ve önerim bu yönde olabilir.





"Bana karşı neden böylesin?" dedim bir kez daha.
"Sana karşı hiçbir şey değilim," dedi sesindeki mesafenin soğuğunu hissettirerek. İştem tam da buydu! Acı gerçek. Bir anda söyleyivermişti.
"Ben de tam bundan bahsediyorum," dedim. "Bana karşı neden bu kadar soğuk ve umursamazsın?"
Başka bir zamanda birinin beni durdurmasını isteyebilirdim fakat şu an içimdekileri dökmek niyetindeydim. Zihnimi kurcalayan onca sorudan birkaçı eksilirdi belki de.
"Saçmalıyorsun Betül," dedi konunun uzamasını istemediğini açıkça belli ederek.
"Konuşurken bana bakmıyorsun bile!" Sakin kalmaya çalışsam da bu, Ömer'in karşısında oldukça zordu. Bir şey söylemesine müsaade etmeden devam ettim. "Neyim ben senin için? Görünmez falan mı?"
"Sana bakmak ya da seninle konuşmak zorunda değilim, saçmalamayı kes!"

.
.
.

Düşüncelerimi, dişlerini sıkarak söylediği kelimelerle böldü:
"Benden uzak dur!"
Sol omzumda topladığım saçlarımı serbest bırakırken attığım şiddetli ve keyiften uzak kahkahayı bastıramadım. Gururuma dokunmuş muydu? Evet. Pes edecek miydim? Hayır. Ben bir kızdım, o ise erkek. Ve kesinlikle yanlış replikleri paylaşıyorduk.
"Bunu benim söylemem gerekmez miydi?"

.
.
.

O sırada gözlerim yastığın üstündeki başörtüsüne takıldı. Beni, bunu yapmaya sevk eden neydi bilmiyorum ama anlık bir dürtüyle yatağın yanına ilerleyip başörtüsünü aldım. Aynanın karşısına geçip Fatma ve Hatice Teyze'den gördüğüm kadarıyla acemice de olsa başımı örttüm. Kendimi farklı hissediyordum, bu beni anlamsız bir şekilde korkutuyor ve biraz da heyecanlandırıyordu. Kendimi bir an tanıyamamıştım. Çünkü kendimi farklı hissetmemin yanında farklı da görünüyordum. Yüzümü çevreleyen başörtüsü eğreti durmuyordu başımda. Aksine hoş ve güzel diyebilirdim ama bu bile benim garipsememe engel olamamıştı. Birden Hatice Teyze'nin sesiyle irkildim:
"Ne kadar da yakışmış!"
Panikle kapıya döndüğümde Hatice Teyze ve Ömer'in şaşkın bakışlarıyla karşılaştım.
.
.
.

You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images