Senden Sonra Ben / Jojo Moyes | Kitap Yorumu

02:58





Kitap Adı: Senden Sonra Ben (Senden Önce Ben #2)
Yazarı: Jojo Moyes
Sayfa Sayısı: 456
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Puanım: 3,5/5
Goodreads Puanı: 3,7/5

Arka Kapak:

Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı... Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will'in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur. Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will'in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will'e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek...

Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini... Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir?

Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir...







"Peki, en zor yanı neydi?" diye sordu Bay Gopnik.
"Efendim?"
"William Traynor için çalışmanın en zor yanı? Kulağa çok zor bir görev gibi geliyor."
Duraksadım. Oda aniden sessizleşmişti. "Ondan ayrılmaktı," dedim. 


🍁





Kitabı uzunca bir süre beklettim ve artık gözüme kitaplıkta ilişince birden, artık zamanı geldi deyip başladım okumaya. Jojo Moyes'un nasıl bir anlatımı varsa artık, daha ilk sayfalardan itibaren beni kendine çekti, tabii işin içine merak duygumu da katarsak Lou'nun sonraki yaşamından ötürü doğaldır. Jojo Moyes'un anlatımına bayılıyorum ben. Hele de okurken şunu fark ettim; ben Lou'yu da özledim ama Lou'nun ailesini daha bi' çok özlemişim. Aşırı sıcakkanlı bir aile ya, Lou'nun da böyle neşe, enerji dolu olması da doğal bu aile içinde. Babasının çocuk gibi Lou'nun annesini Lou'ya şikâyet etmeleri, Lou'nun annesinin üniversitedeki derslerden sonra feminist takılmaya karar vermesi falan yine onları okuması çok eğlenceliydi. Ben bu aileye bayılıyorum. Babasının sonlara doğru yaptığı şeyse... İnanılmaz ya gerçekten.
Kitaba daha başlamadan önce hep içimden dedim ki, bu kitabı kesinlikle beğenmeyeceğim bana öyle geliyor diye. Çünkü Will'den sonrasını okumayı kaldıramayacağımdan emindim. Ama şöyle bir şey oldu ki, Lou'ya, okurken içten içe artık yoluna bak lütfen diyesim geldi. Lou'nun ara ara içinden Will ile konuşmaları, ara ara ona sataşması, özür dilemesi... Evet, aslında Louisa henüz kaybının verdiği acıyı atlatamamıştı. Atlatamayacağını biliyordum, ama ne yaparsa yapsın Will'i düşünmesi bunları bir şekilde aşmış olacağını tahmin ediyordum. Louisa benim için şu zamana kadar gördüğüm hem aşırı neşeli hem de hüzün dolu olan tek karakter.
Ben açıkçası Patrick'in de Lou'dan sonrasında ne yaptığını çok merak ediyordum. Tam kendine göre bir koşucu bulmuş. O sayfaları okurken güleyim mi ne yapayım bilemedim. Bir de Richard var... Louisa'nın şöyle bir özelliği var; etrafındaki herkesi ne yapıp edip adam ediyor ne bileyim işte neşesini her tarafa yayabiliyor. Richard, Lou'ya üniforma için bedenini sorduğunda otuz sekiz mi kırk mı deyişi, Lou otuz altı deyince de ona kaşını kaldırması falan... Carly'nin de dediği gibi adam tam bir pislik karaktere sahipti. Ve birden bire ortaya çıkan ve varlığıyla beni de şaşırtan karakter, Lily. Spoiler olmasını istemediğim için ondan bahsetmeyeceğim, ama o da Lou için iyi ki hayatıma girmiş dediği bir karakterdir eminim. Her ne kadar bela mıknatısı gibi biri de olsa... Sam karakterine ise başta Lou gibi ben de temkinli yaklaştım ama karşılaştığım gerçekle de gülmemek için kendimi zor tuttum. Kitabın sonu açık kapı bırakır gibi olmuş biraz bence. Onun dışında keyifle okudum. Ama şu da bir gerçek ki birinci kitap çok daha iyiydi.

You Might Also Like

0 yorum

Like us on Facebook

Flickr Images