Son Nefes Havaya Karışmadan / Paul Kalanithi | Kitap Yorumu

14:29





Kitap Adı: Son Nefes Havaya Karışmadan
Orijinal Adı: When Breath Becomes Air
Yazarı: Paul Kalanithi
Sayfa Sayısı: 200
Yayınevi: Altın Kitaplar
Puanım: 5/5
Goodreads Puanı: 4,34/5

Konusu:

Otuz altı yaşında başarılı bir beyin cerrahı olarak yıllarını verdiği yüksek tıp ihtisasını tamamlayıp tam emeklerinin karşılığını almak üzereyken, dördüncü evre akciğer kanseri olduğunu öğrenen Paul Kalanithi, kendini bir anda ölümle yüz yüze bulmuştu. Düne kadar ölümcül hastalıkları tedavi eden bir hekimken, bugün hasta yatağında yaşam mücadelesi veren kendisiydi. Karısıyla hayalini kurdukları ve ulaşmaya çok yaklaştıkları gelecek bir anda buharlaşıvermişti. Paul, herkesin bir başına yüzleştiği ve hiç kimsenin muaf olmadığı o en büyük eşitleyiciye birinci elden tanıklık etmek üzereydi. "Yaşayan her şey ölmeye mahkûmken, hayatı anlamlı kılan nedir?" Hayatı boyunca bu soruya kafa yoran Paul Kalanithi, yazdığı ilk ve son kitapta, insan hayatını ölüm ve yok oluş karşısında bile anlamlı kılan şeyin ne olduğunu sorgularken, her ikisini de bizzat tecrübe etmiş yetenekli bir yazarın gözünden doktor-hasta ilişkisine ışık tutuyor.






Bir kitap düşünün ki, önsözünde dahi post itlerle donattığım... Ben bu kitaba nasıl bir yorum yapacağımı bilmiyorum. Çok etkileyiciydi. Paul Kalanithi'nin bizlere enfes ve efsane bir eser bıraktığı su götürmez bir gerçek. Hep diyordum ki, dışı çok güzel, inşaAllah içi de öyledir. Şunu söyleyebilirim ki, içi emin olun dışından kat kat daha güzel. Paul Kalanithi bu dünyadan 2015 yılında göç etmiş ama ardında bıraktığı bu eserle hiç unutulmayacak gibi görünüyor, ki bence hak ettiği değer de kesinlikle bu. Hayatından, yaptıklarından, doktorluğundan, sevgisinden, edebiyatından öğreneceğimiz çok şey var. Daha Abraham Verghese, kitabın önsözünü kaleme alırken Paul'den bahsettikleri ile elime geçen bu kitabın kalitesini anlamıştım. Sonuna kadar da bu kalitenin farkında olarak okudum ve hiç bitmesin istedim. Gerçek olan mutlak sonun uzamasını istedim. Kitap beni her şeyiyle etkiledi. 
Paul'ün bir beyin cerrahı olarak nasıl böyle güzel yazabilir sorusunun cevabı, gençliğinde edebiyata ilgi duyması ve gerçekten fazlasıyla onunla ilgilenmesinin de etkili olduğu söylenebilir. Doktor olmayı düşünmese, yazar olmayı düşünen biri, Paul. Ve sonunda ikisinde de çok başarılı olmuş bir isim. Hayatı biraz daha uzun olsaydı belki de bunların üstüne çok şey daha ekleyecekti. Efsane diyorum, ama o tamamen gerçekti. Bunların hepsini yaşadı, gördü, geçirdi. Ve elimize bu eseri bıraktı ki, hem başkalarının da bunu okuyup onun gibi cesaret örneği gösterebilmesi adına hem de kendi cesurluğunu tüm dünyaya sunma adına... Kitabı yazmaktaki amacını Paul şu şekilde açıklıyor hatta: "Ölümü sansasyonel bir hâle getirmek ya da insanlara günlerini gün etmeleri için tavsiyede bulunmak değil. Sadece, yolun sonunda karşınıza çıkacak olan budur, diyebilmek." Kitabın sonsözünü eşi Lucy Kalanithi'nin kaleme alması bile sevgilerinin, sadakatlerinin, birbirlerine olan bağlılıklarının büyük bir kanıtıdır. "Ne olursa olsun, yanındayım" cümlesinin canlı birer örneği onlar. Ve bu da kitaba ayrı bir bakış açısı daha kazandırmış. Kesinlikle, hayatlarına da öyle.
Lucy'nin Paul öldükten iki gün sonra, günlüğüne kızları Cady'ye hitaben, "Biri öldüğü zaman, insanlar genellikle onun hakkında güzel şeyler söyler. Ama emin ol ki, babanın hakkında söylenen o harika sözlerin hepsi doğru. Senin baban gerçekten o kadar iyi ve o kadar cesur bir adamdı." bunları yazması ve benim bunu okuduktan sonraki yorumumun direkt şüphe etmeden "Kesinlikle öyle" olması. Ki şüphesiz öyle de.
Kitapta Paul'ün aralara sıkıştırdığı alıntılarla da çok ilgiliydim açıkçası. Çünkü Paul'ün hayata bakış açısını çok beğendim ve onun bu kitaplara ve yazarlara olan eğilimi ve ilgisi beni de ister istemez ilgilendirdi ve o kitapların, yazarların altlarını dolu dolu çizdim. Onun etkilendiği şeylere karşı ilgimin artması bile Paul Kalanithi'den nasıl etkilendiğimin bir göstergesi olsa gerek.
Annesinin hatta şüphelenip uyuşturucu mu kullanıyor diye düşündüğü zamanlar dahi Paul'ün tek bir uyuşturucusu vardı, o da edebiyat.
Onun dışında bazı kelimelerin anlamlı başka bir anlamı daha olduğunun ve bazı kelimelerin de nereden geldiğine vurgu yapılması çok güzeldi ve bunu ara ara yapması benim de bu konuda bilgilenmem çok önemliydi benim için, bu kitap bana tüm duyguları yaşatırken, aynı zamanda da edebiyatla, bilimle, cerrahlıkla da bilgilendirdi. Çok dolu dolu bir kitaptı kesinlikle. Tıpla, bilimle hiç ilgisi olmayan ve bu tür şeyleri okumayı dahi sevmeyen bana keyifle okutturdu o satırları Paul Kalanithi.
Ben gerçekten Paul'ün anlatım tarzından, yaşantısından, bize geçirdiklerinden çok etkilendim. Bu kitabı ciddiyetle herkese tavsiye ederim. İyi ki, iyi ki okumuşum dediğim kitap oldu. İyi ki!







O yüzden, şimdi lütfen oturun. Ve kendinizi okuyacaklarınıza hazırlayın. Gerçek cesaretin nasıl bir şey olduğunu görün. İnsanın kendini bu şekilde gözler önüne sermesinin ne büyük bir yürek getirdiğine tanık olun. Ama hepsinden önemlisi, insanın öldükten sonra yaşaması ne demekmiş, sözleriyle başkalarının yaşamlarını etkilemesi nasıl olurmuş, görün. Çoğu zaman ekran başında çakılı kaldığımız, bakışlarımızı ellerimizdeki dikdörtgen objelerden ayıramadığımız, bugün yaşadığımızı yarını unuttuğumuz günümüzün senkronize iletişimden kopuk dünyasında, lütfen durup bir nefes alın! Ve erken yaşta hayata veda etmiş olsa da, anısı yaşsız ve ölümsüz olan bu genç meslektaşımın sözlerine kulak verin. Onu dinleyin. Ve satır aralarındaki sessizliklerde, aradığınız yanıtları bulun. Zaten Paul'ün vermeye çalıştığı mesaj tam da orada gizli. Ben mesajı aldım. Umarım siz de alırsınız. Çünkü bu bir lütuf. Şimdi sizi Paul'le baş başa bırakıyorum.
(Önsözden, Abraham Verghese)

🍁

Endişe içindeki annem, gençlerin kullandığı ne kadar uyuşturucu varsa hepsini tek tek sormuştu bana, ama şimdiye dek aldığım en baş döndürücü maddenin geçen hafta elime tutuşturduğu romantik şiir kitabı olduğundan asla şüphelenmemişti. Kitaplar artık en yakın sırdaşlarım, dünyaya yepyeni pencereler açan yüksek çözünürlüklü merceklerimdi.

🍁

Sorgulamadan yaşamanın bir anlamı yoksa, yaşanmamış bir hayatı sorgulamanın ne anlamı vardı ki?  Hayat biraz da tecrübe demekti.

🍁

Bu duygusal bağ bazen çok daha basit şekillerde tezahür eder. Bir keresinde bize kadavramızdaki pankreas kanserinin oluşturduğu hasarı gösteren bir profesör, "Bu adam kaç yaşında?" diye sormuştu.
"Yetmiş dört," diye yanıt verdik.
"Benim yaşımda," dedi profesör ve elindeki aleti bıraktığı gibi dışarı çıktı.

🍁

Bazen omuzlarınızdaki yükün ağırlığı elle dokunabileceğiniz kadar görünür oluyordu. Yaşadığınız stres ve yorgunluk sanki soluduğunuz havanın bir parçasıydı. Bazı günlerde ise, tıpkı sıcak vev nemli bir hava gibi, bütün boğuculuğuyla üzerinize çöküyordu. Bazen hastanede olmak, sonu gelmeyen bunaltıcı bir muson yazında kapana kısılmaktan farksızdı: Terden sırılsıklam, üzerinize hasta yakınlarının gözyaşı yağmurları yağardı.

🍁

Kusursuzluğa ne kadar yaklaşırsanız yaklaşın asla ulaşamazsınız, ama yaklaşmak için hiç durmadan çabalayacağınız sonsuz bir hedefe pekâlâ inanabilirsiniz.

🍁

Ölümün yükü hafiflemiyorsa, acaba en azından alışmak mümkün olamaz mıydı?

🍁

Bir gece yatakta uzanmış yatarken, "Seni en çok korkutan ya da üzen şey nedir?" diye sordu Lucy.
"Senden ayrılmak," dedim.

🍁

Çünkü ölüm bir anlıktır, ölümcül bir hastalıkla yaşamak ise her anlık!

🍁

Yine de gelecekten soyutlanamayacak tek bir şey var: kızımız Cady. Umarım anılarında yer edecek kadar uzun yaşarım. Ama neyse ki, sözcükler benden daha uzun ömürlü. Ona bir dizi mektup bırakmayı düşünmüştüm önceleri; ama ne yazacaktım ki mektuplarda? Kızım on beş yaşında nasıl biri olacak, bilmiyorum. Ona verdiğimiz ismi sevecek mi, onu bile bilmiyorum. Hayatının çok azı benimkiyle kesişecek olan bu küçük kız çocuğuna, hayatı bütünüyle geçmişte kalmış birinin söyleyebileceği tek şey var belki de.
Mesaj gayet basit:
Olur da hayatının bir ânında kendinle hesaplaşman, bu dünyada kim olduğunu, ne yaptığını ve yaşamının ne anlam ifade ettiğini sorgulaman gerekirse, ölmek üzere olan bir adama son günlerinde yaşattığın olağanüstü sevinci sakın ola ki küçümseme. Sen bana daha önce hiç tatmadığım bir mutluluk yaşattın; daha fazlasını istemeye hakkımın olmadığı, dingin ve doygun bir mutluluk. Ve içinde bulunduğum şu anda, bu tek kelimeyle muazzam bir şey.

🍁

Ölmeden birkaç hafta önce yatağımızda yatarken, "Başım böyle göğsünün üstündeyken rahat nefes alabiliyor musun?" diye sorduğumda, Paul bana, "Nefes almanın başka bir yolunu bilmiyorum ki," diye yanıt vermişti.
(Sonsözden, Lucy Kalanithi)











🌸




🌸




🌸




🌸




🌸




🌸




🌸




🌸




🌸



You Might Also Like

2 yorum

  1. Merhaba.
    Bende yeni okudum bu kitabı ve çoook beğendim, iyi ki yazmış ve bizimle de paylaşmış dedim.
    Selamlar. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,
      İlk ve son kitabını okuyan bizler olarak bu iyi bir fırsat bizim için kesinlikle. İyi ki bu kitabı ele almış ve bizlere ulaşmış dedim ben de. Çok kıymetli!
      Yorumun için teşekkür ederim :)

      Sil

Like us on Facebook

Flickr Images